OppZone & Oppflow: Hizmetten Ürüne Geçiş Yolculuğu

Girişimcilik ekosistemi tecrübeler ve her tecrübe sonrasında edinilen yeni kazanımlar ile gelişen bir ekosistem. Girişimcilik ekosisteminin birlikte öğrenmeyi ve gelişmeyi merkezine alan topluluğu FounderPath’te girişimlerin hikayelerini kurucularından dinleyerek kaleme alıyoruz.

Bu yazımızda ise OppZone ve Oppflow Kurucu Ortak & CEO’su Odin Enes Özlen’in gözünden bir hizmet olarak yola çıkan OppZone’un Oppflow ile SaaS bir ürüne geçiş yapan yolculuğuna yer verdik. İşte, Odin Enes Özlen’in gözünden OppZone ve Oppflow’un yolculuğu.

OppZone nedir? OppZone yolculuğunuz nasıl başladı?

OppZone markaların dijital içerik ihtiyacını A’dan Z’ye karşılayan bir girişim. OppZone’un ortaya çıkma serüveni ise markaların talebi ile oldu. Benim daha önceki girişimim olan KreatifBiri.com’da gençlerin kreatifliğini artıracak blog içerikleri üretiyorduk. Milyonlarca görüntülenme almıştık ve iyi içerik nasıl üretilir öğrenmiştik. Bunu gören girişimciler bize gelip ‘‘Biz içerik pazarlaması yapmak istiyoruz ama yapamıyoruz. Siz çok iyi içerik üretiyorsunuz, bizim yerimize siz yapar mısınız?’’ dedi. Böylece OppZone doğmuş oldu. Ekibimiz önce KreatifBiri’ndeki arkadaşlarımızla freelance olarak işe başladı fakat sonrasında aldığımız yatırımla beraber güçlü ve genç bir ekip de kurmuş olduk. Şu anda 6 tam zamanlı, 3 stajyer ve 20 freelancerdan oluşan bir ekibimiz var. 6 kişilik core ekibimiz tamamen Z kuşağından ve daha önce Kolektif House, Microsoft, Faladdin gibi çok iyi şirketlerde çalışmış kişilerden oluşuyor.

Bir pazarlama hizmeti olarak bildiğimiz OppZone’un yeni ürünü Oppflow’u duyurdunuz. Oppflow nedir? OppZone ile hangi noktalarda ayrışıyor?

OppZone’da ana hedef kitlemiz B2B girişimlerdi; çünkü bu girişimler hem düzenli içerik üretmeliydiler hem de bu içeriklerin kaliteli olması şarttı. Biz bunu OppZone olarak sağlayabildik ve bu hizmeti verirken 2 büyük sorun gördük. İlki, operasyonel işlerin çok hantal ilerlemesiydi. Bu yüzden operesyonel taraftaki iletişim, yönetim ve planlama gibi faaliyetleri nasıl otomatize edebiliriz diye düşündük ve bir proje yönetim aracının yardımıyla bu tarafı %80’e kadar otomasyonlaştırdık. Diğer fark ettiğimiz problem ise, bizim hizmet verdiğimiz girişimlerin süreci nasıl yöneteceklerini bilmemeleriydi. Bu girişimler süreci bir ekipleri olsa da veya içerik hizmetini dışarıdan alsalar da bilmiyorlardı. Dolayısıyla bu durum onlar için büyük bir gelir ve efor kaybına yol açıyordu.

Biz zaten kendi kullandığımız otomasyon sistemini herkese açmak istiyorduk. Bununla birlikte şirketlerin yönetim problemini de görünce bunların bir arada çözüldüğü bir ürün yaratma fikri ortaya çıktı. Bir nevi Jira yazılımcılar için neyse Oppflow da içerik pazarlamacıları için öyle bir araç olacaktı. İçerik üretimi ve yönetimine dair 5 yıllık bilgi birikimimizle bu süreçlerin tamamen otomatik akışlarla yönetilebileceği bir proje yönetim aracı yaratırken, diğer yandan da bu aracı istatistik, yayınlama, SEO gibi tüm aşamaların tek yerden yönetilebileceği bir hale getirdik. Yani, süreçte aldığımız geri bildirimlerin de yardımıyla Oppflow şirketlerin tüm içerik pazarlama ihtiyaçlarını tek yerde toplayan bir SaaS ürünü oldu.

Bir hizmetten SaaS bir ürüne geçiş hikayesi görüyoruz. Bu kararı alma motivasyonunuz neydi?

OppZone’u ilk kurduğumuz andan itibaren ölçeklenebilir bir ürün kafasındaydık. Çünkü, hizmet işi size belli bir miktar para kazandırsa da bu süreç hep insan faktörüne bağlı. Haliyle büyüme limiti de sınırlı oluyor. Benim de en başından beri aklımda olan bir startup kurmaktı. Bu yüzden sürekli içerik pazarlaması alanında ölçeklenebilir iş fikirleri üzerine düşünüyordum. Danışma kurulumuza da bu fikirleri anlatıyordum. Açıkçası 3 yıllık süreçte çok fazla sayıda problem gördük ve birçok iş fikri aklımıza geldi ama hiçbiri tam içimize sinmedi. Ta ki Oppflow fikrinin gözümüzün önünde olduğunu fark edene kadar. Oppflow o kadar iyiydi ki heyacanla hemen işe koyulduk.

Burada ayrıca bir dipnot daha geçmek istiyorum. Ürün kafasına hızlıca geçmemizdeki en büyük motivasyonlardan biri de yatırımcımız Koray Bahar’dı. Açıkçası kendisi bize tohum öncesi yatırım yaptığı zaman aklımızda bir Oppflow fikri yoktu ama o hızlıca bir ürün yaratacağımıza inanarak tek başına yatırım yaptı. Sonrasında da bize her anlamda destek oldu ve yol gösterdi. Onun bu büyük desteği olmasaydı şu an Oppflow’u konuşur muyduk, emin değilim. Bize böyle güzel yollar açtığı için buradan kendisine bir kez daha teşekkür etmek isterim.

“Haydi, Oppflow’u inşa edelim!” kararını verdikten sonra nasıl bir süreç izlediniz?

İlk önce networkümde olan birçok kişiyle hızlıca görüşmeler yaptım. Fikri anlattım, geri bildirimler aldım ve nasıl bir yol izleyeceğimizi sordum. Bu kişiler de 3 farklı kategoride toplanıyordu: İçerik pazarlamasıyla alakalı olanlar, ürün (SaaS) tecrübesi olanlar ve B2B’de uzman olanlar. Bu ilk geri bildirimler süreçte nasıl ilerleyebileceğimizi belirledi diyebilirim. Ürünün MVP’si tamamlandıktan sonra da geri bildirimler almaya devam ettik ve bunun inanılmaz faydalarını gördük. Ne kadar çok kişiyle görüşürseniz o kadar ortak bir örüntü buluyorsunuz ve bu yol haritanızı da belirliyor. Tabii her geri bildirimi de dikkate almamak lazım, zaten faydalı olanı o ortak örüntüyü görünce anlıyorsunuz.

Bu geçiş sürecinde en zorlandığınız anlar neler oldu ve bunları nasıl çözdünüz?

Aslında birçok girişimde olduğu gibi bizim de zorlandığımız taraf yazılım kısmı oldu. Ekibimizde bir yazılımcı yoktu ve daha önce CTO/Co-Founder arayışlarım sonuçsuz kalmıştı. Bu noktada nasıl ilerleyebileceğime baktım ve karşıma no-code çıktı. Bu, inanılmaz gelişmiş bir teknolojiydi ve aynı zamanda çok hızlı ürün çıkartabilme imkanı sunuyordu. “Ben neden yapamayayım?” deyip kolları sıvasam da olmadı. İşin içine daldıkça daha da kayboldum; çünkü no-code dediğimiz şey aslında kod yazmadan kodlama yapmak olsa da algoritma mantığını bilmeden ilerlemeniz mümkün değildi. Yani bir nevi kodlama öğrenmem gerekiyordu ama halihazırda bir girişim yönettiğim için ve daha önce bir ürün yapmamış olduğum için çok zorlanmaya başlamıştım. İşin içinden çıkamıyordum ve zaman ayırmam gerektiğini bilmeme rağmen zaman da ayıramıyordum.

Tam bu noktada ilginç bir şey oldu. Ekip arkadaşım Dilan’ın Boğaziçi’nden mezun ve yazılımcı olan Hilal diye bir arkadaşı olduğunu biliyordum, hatta daha öncesinde onunla tanışmıştım da. Tam böyle kara kara ne yapacağımı düşünürken bir gün Dilan sohbet arasında Hilal’in çok iyi bir oyun şirketine başvurup product tarafında kabul aldığını ve alanında ne kadar iyi olduğunu anlattı. Bende de her zaman bir gün CTO’muz olacaksa product bakış açılı biri olmalı diye bir düşünce vardı. Nedense bir anda “Acaba Hilal CTO’muz olamaz mı?” diye geçti aklımdan ama Hilal oyun firması dışında iki-üç yerden daha teklif almıştı ve bunların hepsi çok iyi tekliflerdi. Aynı zamanda eski şirketi de orada kalması için ona iyi bir teklif yapmıştı. Bize gelir miydi? Yine de denemekten zarar gelmez deyip Hilal’le konuştum. Ürünün MVP bile sayılamayacak halini, fikirleri, şablonları ve gelecek planını gösterdim. Daha ilk görüşmemizde Co-Founder’ımızı bulduğumu anlaşmıştım, sonrasında bir iki görüşme daha yaptık. O da hızlıca düşünüp ortak ve CTO olarak yer almak istedi. Böylece en büyük zorluğu aşmış olduk.

OppZone ve Oppflow Kurucu Ortak & CEO’su Odin Enes Özlen’in gözünden bir hizmet olarak yola çıkan OppZone’un Oppflow ile SaaS bir ürüne geçiş yapan yolculuğuna yer verdik. İşte, Odin Enes Özlen’in gözünden OppZone ve Oppflow’un yolculuğu.
OppZone Ekibi

OppZone girişimcilik dünyasında bilinen bir hizmet olarak Oppflow’u hayata geçirdiğinde marka konumlandırması noktasında nasıl bir süreç izlediniz?

Açıkçası bu konuyu hızlıca çözdük; çünkü ben daha önce OppZone adını belirlerken 6 ay kadar düşünmüştüm. Neden 6 ay düşündüğümü sorarsanız da, Türkiye’deki girişimcilerin markalaşmayı başta önemsemediğini ve sonradan bunun ceremesini çok çektiğini gözlemledim. Ayrıca öyle bir isim seçmeliydim ki yarın öbür gün alt şirketler/ürünler olduğunda bu sorun yaratmamalıydı. O yarın öbür gün 3 yıl sonra geldi. Oppflow’a isim seçerken bu durumu çok düşündük ama günün sonunda şöyle bir karar çıktı: Çatı markamız OppZone, yeni ürünümüz Oppflow, şu anki içerik hizmetimiz de OppAgency (bunu burada ilk defa açıklıyorum) olarak konumlacaktı. Bu fikri herkes çok sevdi ve gelecek konumlandırmamızın da bu yönde olmasına karar verdik. Bizimle çalışan herkes OppZone’da çalışıyor olacak ama farklı projelerde görev alabilecek. Yani, Oppflow powered by OppZone Team!

İş ağınızın ve tecrübenizin OppZone ile arttığı bir alanda Oppflow’u çıkarmış olmak size nasıl avantajlar sağladı?

Bunun inanılmaz faydasını gördük çünkü 5-6 yıldır aktif olarak içerik üretim ve yönetim sektöründeyiz. Hem kendi platformumuz, hem startuplar, hem de kurumlar için binlerce içerik ürettik. Bununla beraber daha önce de söylediğim gibi OppZone’da (Artık OppAgency) hedef kitlemiz B2B’ydi, şuanda da öyle. Bu yüzden onların ihtiyaçlarını tam olarak görebiliyoruz, ne istediklerini onlardan daha iyi biliyoruz. Oppflow da bu sorunları direkt içeriden görüp çözümleri birikimimiz ve teknolojiyle sunduğumuz bir ürün olarak ortaya çıktı. Bu yüzden Oppflow muhteşem oldu ve herkeste büyük heyacan yaratıyor.

Az önce de bahsettiğim gibi networkün faydasını ürün geliştirme kısmında zaten fazlasıyla gördük ama Oppflow çıktıktan sonra da görmeye devam ettik. İlk kullanıcılarımız networkümüzden oldu ve görece hızlı bir şekilde geniş bir tabana yayıldık.

Hizmetten ürüne geçiş yolculuğuna hazırlanan girişimci adaylarına bu süreçler hakkında neler önerirsiniz?

Öncelikle süreçlerine ilk günden itibaren ürün kafasıyla yaklaşsınlar, yani akıllarında hep “Nasıl ürünleşebilirim?” sorusu olsun. Sonuçta bizim de Oppflow fikrini bulana kadar aklımıza onlarca fikir gelmişti ve hepsinin yoklamasını yapmıştık. O onlarca fikir olmasaydı, Oppflow gibi harika bir fikir de ortaya çıkmazdı. Bu yüzden sürekli ölçeklenebilir ürün kafasında olmak size bu gibi avantajlar sağlıyor.

Bununla beraber bu süreç boyunca ürün geliştirmenin ne kadar zor olduğunu görmüş olduk. Gerçekten her anlamda çok zor ama bir o kadar da keyifli. Bunu şöyle anlatabilirim: O kadar keyifli ve heyecan verici ki tüm zorluklar sonunda birer öğrenme tatminine dönüşüyor. Bu yüzden ilgisi olan herkesin denemeyi bırakmamasını öneririm.

OppZone kurucu ortak & CEO’su Odin Enes Özlen OppZone’un hizmetten ürüne giden hikayesini girişimcilik ekosisteminin birlikte öğrenmeyi ve gelişmeyi merkezine alan topluluğu FounderPath’te kaleme aldı. Daha fazla girişimin yolculuğunu okuyarak girişimcilerin tecrübelerinden yararlanmak için Blog sayfamızı ziyaret edin. 🚀

Related Articles

WeBee | Girişimlerin Başarıya Giden Yolculuğu

Girişimcilik ekosisteminin birlikte öğrenmeyi ve gelişmeyi merkezine alan topluluğu FounderPath’te girişimlerin hikayelerini kurucularından dinleyerek kaleme alıyoruz. WeBee kurucu ortağı Özgür Zan’ın gözünden WeBee’nin yolculuğunu kaleme aldığımız yazımızda WeBee’nin kuruluş hikayesinden, yeni ürünleri Hotel Builder’dan ve yatırım yolculuklarından bahsettik.

BeforeSunset | Girişimlerin Başarıya Giden Yolculuğu

Girişimcilik ekosisteminin birlikte öğrenmeyi ve gelişmeyi merkezine alan topluluğu FounderPath’te girişimlerin hikayelerini kurucularından dinleyerek kaleme alıyoruz. WeBee kurucu ortağı Özgür Zan’ın gözünden WeBee’nin yolculuğunu kaleme aldığımız yazımızda WeBee’nin kuruluş hikayesinden, yeni ürünleri Hotel Builder’dan ve yatırım yolculuklarından bahsettik.

diştedavim | Girişimlerin Başarıya Giden Yolculuğu

Girişimcilik ekosisteminin birlikte öğrenmeyi ve gelişmeyi merkezine alan topluluğu FounderPath’te girişimlerin hikayelerini kurucularından dinleyerek kaleme alıyoruz. diştedavim kurucu ortağı Efe Çelebi’nin gözünden diştedavim’in yolculuğunu kaleme aldığımız yazımızda diştedavim’in kuruluş hikayesinden, başarılarından ve yatırım yolculuklarından bahsettik.